Sivil denizciliğimizin ''Yatçılık'' başlığı altında toplanabilecek faaliyetlerinin son on yılda hızla geliştiği ve yaygınlaşmaya başladığı kuşkusuz. Bu gelişmenin ''tekne sahibi'' bölümünün denize çıkma dürtüleri elbette ki farklı olabilir. Ama benim gözlemim, işin mevsimlik tada fazlaca endekslendiği ya da kısaca ''epiküryen'' de diyebileceğimiz bölümünün mesafe kazandığı.
Bundan beş sene önce Balear adalarının ''Mahon'' limanının bana düşündürdükleri, geçmişimle daha ilgili olmamın ateşini yaktı. Hele de ''Barbaros''un o yılankavi haliç'e, biz rehber kitaplar yol göstericiliğinde girerken, savaşarak yelkenle girmesi ve altı bine yakın esir alması hepten hayranlığımı çekti...Bir büyük rastlantı eseri olarak, o seyir sırasında elimde Osman Necmi Gürmen' in ''Mühtedi'' isimli ve Kılıç Ali Paşa'nın yaşamını anlatan romanı vardı.
Orada karar verdim ve okumaya ,araştırmaya başladım.. Okudukça hayranlığım, arttı. O gün bugün derinliğine yaptığım bu okumalar, daha bütüncül olarak yaygınlaştırıldığında 15 ve 16 ıncı yüz yıllardaki değişimlerin, gerçekte bugünü şekillendirdiğini ortaya koydu.
İşte ''Bahr-i Sefid'in'', ya da Akdeniz'in, Atlantik'e kaybettiği bu üstünlüğünün (yoksa geçici midir bu?) serüvenini Bergson'un "motto" muzda yer alan ifadesiyle ''içinden'' anlatmak için palamar alıyoruz.
|